Güney Asya’da Burma (Myanmar)’da Budistler, dünyanın gözüönünde Müslümanları katlediyor.
12 Haziran’dan buyana binden fazla Müslüman;kadın, erkek, çocuk ayırt edilmeksizin öldürüldü. Kadın ve kızlar tecavüze uğrarken, elleri ve ayakları bağlanan insanlar, sonra birbirine bağlanarak gölve ırmaklara atılıyor. Irmaklar şişmiş çocuk cesetleriyle doldu, taştı.
Çatışma bir tarafa kendilerini savunamayan kadın ve kızlar başta olmak üzere gidecek yeri olmayan 4 milyon Müslüman Burma’dan göç ettirilmeye zorlanıyor. Can güvenliklerini sağlayacakları sözü vererek iktidara gelenler de Müslümanları isyancı Budistlerin insafına bıraktı. Müslümanlar topluca öldürülüyor. Tam bir soykırım yaşanıyor. Sınır komşuları Bangladeş yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle bu ölüm, kalım mücadelesi veren insanlara sınırlarını açamıyor.
Bizdeki sahte insanhakları dernekleri Amerikancı Müslümanlarla ilgilenirken, dünya sesini yükseltmeye başladı, İran; İslam Ülkeleri Teşkilatı’nı toplantıya, Birleşmiş Milletleri müdahaleye çağırdı.
Afrika’dan Asya’ya ‘Müslümanların sözde sahibi’ Türkiye, Burma’yı göremiyor. Burma büyükelçisinin dikkatini de çekemiyor. Türkiye’den nesiyasi ne sivil, ne de askeri bir tepki yok. Neden yok?
‘Türkiye ve Türkiyeli’ Müslümanlar, bağımsızlık mücadelesi veren Müslümanları görmezlikten gelir. Sözde Arap Baharı; gerçekte Amerikan petrol rüzgarı estirenleri görür. ABD’nin gör dediği veya gösterdiği görülür. Onlar için silah ve para verir, uçak, gemi kaldırır. Güvenliklerini sağlar, karınlarını doyurur, yaralarını sarar.
İslamiyet her türlü sömürü ve köleliği reddetse de, yeni düzende Amerikancı olmak İslamın şartlarından görülmeye başlandı.
Balık avlamak için oltasına yem takan balıkçı balık sever görünür, veya gösterilir Türkiye’de.
Türkiye’den bakınca Amerikan çıkarlarına karşı çıkanlar, Müslüman olarak görülmüyor, bir toplumun Müslüman sayılabilmesi için ‘Kelime-i Şahadet’getirmesi yetmiyor, bir de Amerikancı olması gerekiyor. Amerikancı olmayan İslamı hareketler İran dışındaki Müslüman devletler tarafından desteklenmemekte, görmezlikten gelinmekte.
Türk bayrağı indirildi, polislerin silahlarına el koydular.
Amerikan çıkarlarını demokrasi mücadelesi sanan Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelen yönetim muhalifi mülteciler, kamplarına Suriye’den Türkmenlerin (Türklerin) getirilmesini protesto ederek ayaklandılar. Polis noktalarına saldırdı, polislerin silahlarına el koydular. Polis araçlarını ters çevirip, mülteci bürolarını yağmaladılar. Sivil halk ve özel harekatçıların müdahalesiyle isyan bastırıldı, polisler kurtarıldı. Olaydan bir gün sonra valilğin verdiği kredi kartlarının kullanımında sıra beklediklerini, konteynırlarda yeterince buzdolabı ve klima olmadığını iddia ederek yeniden ayaklandılar.
Bu densizliği nasıl gösteriyorlar merak etmiyor musunuz?
Onlar ülkelerinde mağdur da değil, demokrasi mücadelesi de vermiyor. Onlar aslında mülteci de Türkiye’nin konuğu da değil. Onlar ABD’nin bölgedeki sınır ve yönetim değiştirme operasyonlarının aktörleri, yani onlar, ABD Başkanı Obama’nın konukları. Yoksa sınırın ötesinde can pazarı yaşanırken, sınır dışı edilecek hareketleri yapabilirler mi?
Diyalogcu Müslümanlar ,‘Dinler arası diyalogcular’ Burma’daki katliam sizin diyalogalanınıza niçin girmiyor? ABD enerji operasyonları ve ABD’nin hazırlayıp, yürüttüğü küresel din projeler sizi ilgilendiriyor da ondan. Sizler uyusanız da, uyutsanız da Allah (c.c.) izniyle uyumayan ve uyutulamayan Müslümanlar İslamı ve Müslümanları koruyacaktır. Allah(c.c.) yar ve yardımcımız olsun.