Yukarıköyde ilk okul yapımına Köyün alt tarafında İran-Transit yolunun kenarında yapıldı.İmkansızlıklar içerisinde Taş ve kireç harç karışımı olarak yapılan bina 1950 yılında tamamlandı.Binanın duvarları tamamlandı,çatısı yapıldı.Fakat çatısını kapatacak kiremide ihtiyaç vardı.Ama kiremidi alacak para yoktu.Aslında , çevrede kiremit yapan bir sürü yer olmasına karşın böyle bir sıkıntı yaşanıyordu.Taşınıp düşünüldü:Köylü evinin çatısından öngörülen sayıda kiremidi indirecek okulun yanında hazır edecekti.Başka çare yoktu.Öyle de oldu.Okulun çatısı kapatıldı.İç ve dış duvarlar kerpiçle sıvandı.Okul eğitim-öğretime hazır hale getirildi.
1952 de de eğitim –öğretime açıldı. Okul 2 dershane bir Başöğretmen ve öğretmen odası,bir bölümü de Başöğretmenin durması için lojmandan ibaretti. İçerisinde tuvalet yoktu.Tuvalet ilkel bir şekilde ve de okulun 100 m. Kadar uzağında idi.Tuvaleti kullanacaklar “vesika” denilen bir tahta parçasını alarak sınıftan çıkar,diğer bir öğrenci ihtiyaç giderebilmesi için “vesikanın “yerine asılmasını bekleyecekti.Daha doğrusu arkadaşının geri gelmesini.”Vesikanın” yerinde asılı olduğunu görmek,tuvalet müsaittir anlamı taşırdı ,yerinde asılı değilse tuvalet meşgul demektir.Bu medreseler için de geçerli idi.Ayrıca okulun bahçesi sınırları ve çevresinde kullanma ve içme suyu da yoktu.Sukenarı köyünde de okul yoktu.O köyün öğrencisi de bu okula geliyordu.Köprüyanı köyünün okula yakın olanları da bu okula geliyordu.Yukarıköy’ün o tarihlerdeki hane sayısı 180 idi.Nüfus bakımından Maçka’nın en büyük köyü idi .
Yıllar sonra,derslik yetersizliği yüzünden mevcut binaya bir iki derslik dah ailave yapıldı. Okulun ilk adını,Köyün adı olan Yukarı Hortokop’tan almıştı,Yukarı Hortokop İlkokulu olarak bir süre devam etti. Bugünkü yayla yolunu yapmak için köye gelen iş makinesini karşılamak,ona yol göstermek için hareket halindeyken makineye çıkmak isteyen Aliosman Tüfekçi’nin oğlu Öğretmen Muzaffer Tüfekçi aracın paletlerine sıkışarak can verdi.Allah rahmet eylesin.Bu acı olay köyde büyük üzüntü yarattı. Adının yaşatılması için de adı okula verildi.Böylece okulun yıkılmasına kadar adı “Muzaffer Tüfekçi İlokulu” olarak devam etti.
Bu güne kadar köy halkı çocuklarını okumak için Sahanoy(Köprüyanı İlkokuluna gönderiyordu.Bu öğrenciler yaya olarak gidip geliyorlardı.Patika yollar,çamurlu.Üstte doğru dürüst elbise,ayakta ayakkabı yok.Ayakta kara lastik,merserize çorap.Bu da herkeste yok.Ayak çamura bir saplantı mı ayakkabı yan döner ayakta bazen de çamura saplanıp kalırdı.Bu çamurlu ayaklarla dershaneye girilemeyeceğine göre yıkanması gerekecek ,Ama ne ile. Kara yolunun kenarındaki kanalda biriken su ile yıkanabildiği kadarıyla yıkanırdı..Ama bu arda çorap varsa , ıslanmaktan kurtarılamazdı. Saatten pek anlamadıkları için erken gelmek zorunda kalınırdı. Güneşli havalarda karşıdaki köyün güneş doğduğunda gölgenin güneş ışığı ile aydınlanması sonucu güneş nerede oluyor zil çaldığında o bellenir .O baz alınarak evden okula hareket edilirdi. Bir kenarda tir tir titreyerek sınıflara girilecek saate kadar, buna katlanılırdı.
Sınıflara girilince el,tırnak bazen de ayak temizlik muayeneleri yapılır.Mendil bulundurup bulundurmayanlar gözden geçirilir.Mendili olmayanlar, kıyafetinin bir bölümünü katlayıp elleriyle kapatmaya çalışıp, fırça yememek için öğretmenini aklınca atlatmaya çalışanlar da az da olsa olurdu.Tabi ki kötü niyetlerinden değil yokluktan olacak ki böyle davranmak zorunda kalıyorlardı.Normal öğretim olduğu için ,evler de uzakta olduğu için öğle yemeğini okulda yemek zorunda kalınıyordu.Kuru ekmek(mısır ekmeği),biraz peynir.
Oynanan oyunların başında kaçma-kale,esir ,çizik,körebe ve birdirbir oyunları idi.
İmkansızlıkların ardı arkası kesilmezdi.Kalem,defter kısıtlı.Defterler,samanlı ve kalitesiz.Yazılınca sayfa deliniyor,yazıyı silince de yırtılıyordu.Yazma olayı zevksiz oluyor. Evde kalem ve silgi döşeme tahtalarının aralığından düştüyse onların, o aradan bir şekilde çıkartılması kaçınılmazdır..Çünkü bunların yedeği hiçbir zaman olmazdı.Tahta çantalar,bir ara şapka da kullanıldı.
--------Bazı öğrencilerin ayaklarında ne ayakkabı var ne çorap !!!

En fazla da yakacak sıkıntı yaratıyordu. Öğrenci başına 50 levli (Yarma ağaç parçası) tesbit ediliyordu.Bir de sınıfların temizliği ;Temizliğe kalan öğrenciler,evlerine geç saatlerde varmak zorunda kalıyorlardı. Öğretmen ve öğrenciler bu sıkıntılarla mı uğraşsınlar,yoksa öğretim işiyle mi uğraşsınlar.Öğrenciler için de bu geçerli.
Köy yeri olduğu için ailedeki işbölümüne çocukların katkısı olurdu.Çocuk ve inek bekleme,su taşıma ve değirmene gitme gibi işlerde çocuklar görev alırlardı.Hatta okulların ilk açılışından bir, birbuçuk ay sonra okula gönderilen çocuk sayısı da hiç de az değildi o günlerde.
Okullar .eğitim öğretime başlayacak,her zamanki gibi öğretmen yok.Okulumuza Ali Rıza AYAR adında ilk öğretmen atanır.Aynı zamanda okulun ilk kurucu Başöğretmeni(Müdürü) dir. Köylü her ne kadar çocuklarını okula göndermeye sıcak bakmazsa da zaman içerisinde meyvesini veren okulumuz ve de Başöğretmen Alirıza Ayar sayesinde okul mezunlarının Erzurum İlköğretmen Okuluna leyli meccane (parasız yatılı )olarak kazandırılması.Buradan mezun olanların öğretmen olarak meslek sahibi olmaları ve atanmaları , okula karşı ilgiyi daha da cazib hale getirdi. Köyümüzde yetişen öğretmenlerin bir bölümü o dönemin ilk öğrencileridir.
60 yılda kaydettiğimiz yol,takdire şayandır.Onun için bugünümüzün kıymetini iyi bilmeliyiz.Bu bizim yaşadığımız bu hayatı hiçbir zaman yaşamayan,bize bu günleri sağlayan büyüklerimizi rahmetle anmalıyız.Gençler! Siz de gelecek nesillere, yaşadığınız devirden daha iyi bir ortam sağlamak için gayret etmelisiniz !.

Yukarıköy'e Köprübaşı'ndan göç ederek yerleşenlerin sayısı oldukça fazladır.İşte atalarımızın ne şartlarda okuduklarının bir belgesi.